11 Ekim 2016 Salı

Bekle beni İstanbul

Biz İstanbul'u terk edeceğiz.

İstanbul'da yaşam benim için artık, çok değer vererek aldığın, alana kadar çok uğraştığın ama artık rafta unutulmuş bir cihaz, bir alet, atıl duran bir şey yani.Potansiyelleri ile orada duruyor ama bazı sebeplerden ki bu sebepler de çok önemli, kullanılmıyor. Taksitleri ödenmeye devam ediyor. Aletin aylık sigorta ödemeleri devam ediyor. Ama kullanılmıyor.

Ve biz bırakıyoruz. 9 ay sonra 2017 haziranında İstanbul'u bırakıyoruz. Eminiz ki Sinop'da yaşarken İstanbul'un tadını daha çok çıkaracağız.

Sinop'a taşınma kararı sadece İstanbul'dan sıkılmayı veya bu şehrin zorluklarını içermiyor.

Ama konumuz İstanbul .

Trafik aman allahım. İşe gidiş gelişim günlük en iyi ihtimalle 2,5 saat trafik anlamına geliyor. (Yakında iş yeri taşınacak, süre 4 saate çıkacak) 2,5 saatlik hesapla yılda yaklaşık 660 saat ediyor. Yani 28 gün. Yılımın 1 ayı trafikte geçiyor.

İstediğin şeye hemen ulaşabilmek! Her hangi bir şey satın almak istiyorsan, ders almak istiyorsan, bir uğraşın varsa İstanbul'da her şey var, kabul. Birincisi artık satın almak istediğin şeyi internetten alabilirsin. Zaten İstanbul'da oturup çinden alış verş yapan biri oldum. Bu anlamda İstanbul değerini kaybetti. Peki ya bir gün çello dersi almak istersem :) Aman tanrım Sinop'da çello hocasını nasıl bulurum!

Diyelim ki gerçekten böyle az bulunur bir konuda ders almak istiyoruz. Emin olun çok pahalı. İstanbul'da siz de para kazanıyorsunuz. İstanbul'da yaşamak o kadar pahalı ki, futbolcular der ya sahada olan sahada kalır diye aynı hesap İstanbul'da kazanılan İstanbul'da kalır. Hayatı devam ettirebilmek için veya korkularına sigorta olması için kazandığın parayı böyle bir pahalı uğraşa ayırmayacaksın. Yine de bir gün hiç bir yerde ulaşamayacağını zannettin bir istanbul imkanı seni buraya hapsediyor. Ayrıca gerçekten zor bulunur bir uğraşa ilgin varsa iki ihtimal vardır. Ya kısa bir süre heves edip bırakacaksın. Ya da içindeki istek ve şevkle dağın tepesinde de olsan yapacaksın. Ha bir de artık internetten her türlü bilgiye ulaşılıyor.

Sağlık...Acaba bizi İstanbul mu hasta ediyor? Bu kirlilik ve stres. Özel sağlık kuruluşlarına gitmeyi keseli 2 yıl oluyor. Fark ettim ki; zihnimize "ya tahmin ettiğinden daha fazla hastaysan" korkusunu salarak dünya tahliller, testler yapıyorlar. Acaba maksat sağlık işletmelerinin daha fazla para kazanmasını sağlamak mı? Bana göre öyle. 2 senedir devletin verdiği aile hekimine gidiyoruz. Valla yetiyor. Yetmenin ötesinde memnunuz yahu. 2 defa sanırım hastaneye gitme ihtiyacı hissettik.

Sorun şu sırf daha iyi sağlık kuruluşları var diye bir ihtimal uğruna bu stres çekilir mi? Her an iyi bir hastaneye ihtiyaç duyarım diye hasta olmayı tercih ediyoruz bu durumda. Ayrıca hastane lazımsa atlarsın bir araca Samsun dibinde falan filan. Her yere yakın büyük bir sağlık kuruluşu vardır.

Eğitim. Bu konuyu özetleyeceğim. Tek başına bir yazı konusu olmalı. Ben Sinop'da büyüdüm. Her küçük şehirde büyüyen kişi yaşamıştır, sınıf arkadaşların her kesimden ailenin çocuğudur. Şehrin avukatının, pazarcısının, çiftçisinin, memurunun, doktorunun çocuğu aynı sınıftadır. Aynı sırada oturur. Bu sınıf ayrımı olmayan ortam aslında çocukların ilerde karışacakları sosyal ortamın küçük bir simülasyonudur ve çok sağlıklıdır. Maddi zorlukları olan bir çocukla empati yapmayı, yardımlaşmayı öğrenirsiniz. Bazen çocuklar hata yapar, durumu olmayan çocuğu kırarlar, ya da tersi yaşanır. Ama bunlar bence yaşanması gereken ve baş etmesinin öğrenilmesi gerektiği duygular.

Şehirler nasıl! Önce kantonlara ayrılmış durumdayız. Kantonların içinde de maddi durumlara göre okulları ayrıştırmış durumdayız. Eğitim, kültür ve maddi bakımdan düşük çevrenin çocukları içinde bulundukları durumdan çıkacak fırsatı bulamıyorlar. Kanıksamış oluyorlar ve hayatlarını değiştirecek rol modellere ulaşamıyorlar. Eğitim ve maddi düzey belli bir seviyenin üzerindeki çocuklara da son derece gerçekçilikten uzak, aşırı hijyenik, kontrollü bir çevre yaratıyoruz. Bu da onların zorlu hayata karşı olan savunma mekanizmalarını geliştirmiyor. Bu sürdürülebilir bir sistem değil ve ben de böyle bir ortamda çocuğumu büyütme istemiyorum. Özel okul problemlerini başka bir yazıda yazacağım.

Efendim büyük şehirde her bir türlü imkan var. Üniversitede öğrenciyken iki tip öğrenci gözlemlerdim. Okul hiç bir imkan sağlamıyor diyen ve şikayetten başka bir şey üretmeyenler, bir de imkanı yaratmak için direten, çaba sarf edenler. Bence imkanı nerede olursan ol yaratırsın, yeter ki iste. Bunu okuyanların sen Sinop'a git de ondan sonra görüşürüz dediklerini hissediyorum. Benimki bir temenni ve beklenti. Belki bir şeylere de gerçekten ulaşamayacağız. Bir şeylere de ulaşamayalım canım.

E geri kalan İstanbul zaten hep ertelenen İstanbuldur. Sonra gidilecek tiyatrolardır, sanat etkinlikleri dir. Sonra gezilecek semtler, tarihi mekanlardır. Sonra uğranacak boğaz kenarı, sonra yapılacak şeylerdir hepsi. O zaman İstanbul'a tatil yapmaya gelinse de sadece bunlar yapılsa mesela... O zaman bekle beni İstanbul ben geliyorum.

Sevgiler
Cengizhan Kaptan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder