Yarış
Hayatım boyunca hiç servise binmedim. Ne öğrencilik hayatımda böyle bir fırsatım oldu, ne de çalışırken. Fırsat diyorum çünkü ben ilkokuldan bu yana başını cama dayayarak okula giden insanlara çok imrendim.
Sinop’da okulla evimizin arası en fazla 2 km idi. 15-20 dk yürürdük, yürürdük de o yürümeyi bana sorun. Sabahları giderken o kadar çok canım sıkılırdı ki... İmkan olsaydı da okula ışınlansaydım, içimdeki enerji o kadar büyüktü ki okula gitme hızım zihnime, bünyeme yetmiyordu. Tabii ben de güzel zihin oyunları keşfetmiştim. Klasik olanı; çizgilere basmadan yürüme. Diğer oyun kendimi seçme : ))) Bu çok şizofrenik bir oyundu. Karşıdan gelen insanlar içinde hangisi acaba gelecekteki ben olabilirim, kesin ileride bir zamanda zaman makinası icad olmuştu ve çocukluğumu kontrol etmek için geri gelmiştim Ama en sevdiğim oyun öğrenci ganyanı idi. İçimden, Türkiye’nin en baba at yarışı spikerlerini cebinden çıkaracak bir sunum gerçekleştirirdim.
Önümde kırklarında biri yürüyor;
- Cengizhan bugün formdaaa, adımlarını hızlandırdı. Kurt rakibi Cengizhan’la baş edebilecek gibi gözükmüyor. Evet cengizhan atağa kalktı, rakibini yakalamak üzereeee cengizhan cengizhan, Hadi aslanım cengizhan atakta ve deneyimli rakibini geçiyoooor. Cengizhan deneyimli rakibini geçti ama avrupanın yıldız yarşcısı 50 metre önünde ve farkı koruyacak gibi gözüküyor. Ama cengizhan çok formda Cengizhan geliyor cengizhan.....
Böyle sürüp giderdi. Mutlaka Yarışı şampiyon tamamlardım. Zihnimde şampiyonluk nağraları, yüzümde tebessümlü bir ifade saf saf okula giren bir çocuktum.
Yine bu oyunu oynayarak okula gittiğim bir gün yarışımın son ikiyüz metresinde arkamdan tıpır tıpır gelen inatçı adımlar duydum. Ben hızlanıyordum ama onun da peşimi bırakacağı yoktu, admınları hızlanıyordu. Ben hızlandım, o hızlandı, hızlandık, hızlandık... Arkamdakinin neden bu kadar inatçı olduğuna anlam veremeden son hızıma ulaşmıştım artık. Neredeyse maraton yürüyücüleri görüntüsüne büründük, koşar adımlarımızla son metrelere geldik ki arkadan gelen çocuğun içindeki ses gari ihtiyari dışarı çıktı “ ve Ahmet kazandıııııı ”.
Yaşadığım şaşkınlığı anlatmam çok zor. Yıllardır yanlız başıma oynadığım, kendi keşfim olduğunu zannettiğim bu oyunu oynayan farklı biri daha vardı. Beni geçtiği anda birbirimize baktık, gözlerinde zafer vardı küçüğün. Bense yenilmiş olmayı değil bu çocuğun bana ne kadar benzediğini hissediyordum. Biraz yanlız olmadığımı hissetmenin mutluluğu, oyunumu artık başkasının da oynamasının kıskançlığı... Müthiş bir duygu ortaklığıydı.
Aynı duygu ve fikir ortaklığını 31 mayıs akşamı Taksim’de hissedildi işte. Yıllardır içimizden attığımız çığlıklara ortak insanlar sokaklarda birbiriyle karşılaştılar. Duygu birlikleri onları daha çok birbirlerine kentledi. Ciddi bir enerji boşalması yaşandı... Ama şimdi abilerimiz bardağa yeni damlaları bırakmaya başladılar. Valiliğin ahlak polisleri bastığı evlerde nikahsız yaşayan karşı cinslere öğrenci kimliği mi soracak. Bu duygu ve fikir birliği bizi çok farklı noktalara götürebilir.
Sevgiler
Cengizhan
6.11.2013