tag:blogger.com,1999:blog-37183167731662810562024-03-21T20:21:04.376-07:00Basit varlığı var ettim ! babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.comBlogger12125tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-45090884778055390382023-01-06T05:58:00.002-08:002023-01-06T06:00:00.682-08:00Yarış<p> </p><p><br /></p><div class="x11i5rnm xat24cr x1mh8g0r x1vvkbs xdj266r x126k92a" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto" style="font-family: inherit;">Yarış</div></div><div class="x11i5rnm xat24cr x1mh8g0r x1vvkbs xtlvy1s x126k92a" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto" style="font-family: inherit;">Hayatım boyunca hiç servise binmedim. Ne öğrencilik hayatımda böyle bir fırsatım oldu, ne de çalışırken. Fırsat diyorum çünkü ben ilkokuldan bu yana başını cama dayayarak okula giden insanlara çok imrendim. </div></div><div class="x11i5rnm xat24cr x1mh8g0r x1vvkbs xtlvy1s x126k92a" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto" style="font-family: inherit;">Sinop’da okulla evimizin arası en fazla 2 km idi. 15-20 dk yürürdük, yürürdük de o yürümeyi bana sorun. Sabahları giderken o kadar çok canım sıkılırdı ki... İmkan olsaydı da okula ışınlansaydım, içimdeki enerji o kadar büyüktü ki okula gitme hızım zihnime, bünyeme yetmiyordu. Tabii ben de güzel zihin oyunları keşfetmiştim. Klasik olanı; çizgilere basmadan yürüme. Diğer oyun kendimi seçme : ))) Bu çok şizofrenik bir oyundu. Karşıdan gelen insanlar içinde hangisi acaba gelecekteki ben olabilirim, kesin ileride bir zamanda zaman makinası icad olmuştu ve çocukluğumu kontrol etmek için geri gelmiştim <span class="x3nfvp2 x1j61x8r x1fcty0u xdj266r xhhsvwb xat24cr xgzva0m xxymvpz xlup9mm x1kky2od" style="display: inline-flex; font-family: inherit; height: 16px; margin: 0px 1px; vertical-align: middle; width: 16px;"><img alt="🙂" height="16" referrerpolicy="origin-when-cross-origin" src="https://static.xx.fbcdn.net/images/emoji.php/v9/t4c/1/16/1f642.png" style="border: 0px;" width="16" /></span> Ama en sevdiğim oyun öğrenci ganyanı idi. İçimden, Türkiye’nin en baba at yarışı spikerlerini cebinden çıkaracak bir sunum gerçekleştirirdim. </div><div dir="auto" style="font-family: inherit;">Önümde kırklarında biri yürüyor;</div></div><div class="x11i5rnm xat24cr x1mh8g0r x1vvkbs xtlvy1s x126k92a" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto" style="font-family: inherit;">- Cengizhan bugün formdaaa, adımlarını hızlandırdı. Kurt rakibi Cengizhan’la baş edebilecek gibi gözükmüyor. Evet cengizhan atağa kalktı, rakibini yakalamak üzereeee cengizhan cengizhan, Hadi aslanım cengizhan atakta ve deneyimli rakibini geçiyoooor. Cengizhan deneyimli rakibini geçti ama avrupanın yıldız yarşcısı 50 metre önünde ve farkı koruyacak gibi gözüküyor. Ama cengizhan çok formda Cengizhan geliyor cengizhan.....</div></div><div class="x11i5rnm xat24cr x1mh8g0r x1vvkbs xtlvy1s x126k92a" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto" style="font-family: inherit;">Böyle sürüp giderdi. Mutlaka Yarışı şampiyon tamamlardım. Zihnimde şampiyonluk nağraları, yüzümde tebessümlü bir ifade saf saf okula giren bir çocuktum. </div><div dir="auto" style="font-family: inherit;">Yine bu oyunu oynayarak okula gittiğim bir gün yarışımın son ikiyüz metresinde arkamdan tıpır tıpır gelen inatçı adımlar duydum. Ben hızlanıyordum ama onun da peşimi bırakacağı yoktu, admınları hızlanıyordu. Ben hızlandım, o hızlandı, hızlandık, hızlandık... Arkamdakinin neden bu kadar inatçı olduğuna anlam veremeden son hızıma ulaşmıştım artık. Neredeyse maraton yürüyücüleri görüntüsüne büründük, koşar adımlarımızla son metrelere geldik ki arkadan gelen çocuğun içindeki ses gari ihtiyari dışarı çıktı “ ve Ahmet kazandıııııı ”. </div></div><div class="x11i5rnm xat24cr x1mh8g0r x1vvkbs xtlvy1s x126k92a" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto" style="font-family: inherit;">Yaşadığım şaşkınlığı anlatmam çok zor. Yıllardır yanlız başıma oynadığım, kendi keşfim olduğunu zannettiğim bu oyunu oynayan farklı biri daha vardı. Beni geçtiği anda birbirimize baktık, gözlerinde zafer vardı küçüğün. Bense yenilmiş olmayı değil bu çocuğun bana ne kadar benzediğini hissediyordum. Biraz yanlız olmadığımı hissetmenin mutluluğu, oyunumu artık başkasının da oynamasının kıskançlığı... Müthiş bir duygu ortaklığıydı.</div></div><div class="x11i5rnm xat24cr x1mh8g0r x1vvkbs xtlvy1s x126k92a" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto" style="font-family: inherit;">Aynı duygu ve fikir ortaklığını 31 mayıs akşamı Taksim’de hissedildi işte. Yıllardır içimizden attığımız çığlıklara ortak insanlar sokaklarda birbiriyle karşılaştılar. Duygu birlikleri onları daha çok birbirlerine kentledi. Ciddi bir enerji boşalması yaşandı... Ama şimdi abilerimiz bardağa yeni damlaları bırakmaya başladılar. Valiliğin ahlak polisleri bastığı evlerde nikahsız yaşayan karşı cinslere öğrenci kimliği mi soracak. Bu duygu ve fikir birliği bizi çok farklı noktalara götürebilir. </div></div><div class="x11i5rnm xat24cr x1mh8g0r x1vvkbs xtlvy1s x126k92a" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto" style="font-family: inherit;">Sevgiler</div><div dir="auto" style="font-family: inherit;">Cengizhan</div><div dir="auto" style="font-family: inherit;">6.11.2013</div></div>babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-30037039440505960282016-10-11T06:47:00.001-07:002016-10-11T14:19:13.983-07:00Bekle beni İstanbulBiz İstanbul'u terk edeceğiz.<br />
<br />
İstanbul'da yaşam benim için artık, çok değer vererek aldığın, alana kadar çok uğraştığın ama artık rafta unutulmuş bir cihaz, bir alet, atıl duran bir şey yani.Potansiyelleri ile orada duruyor ama bazı sebeplerden ki bu sebepler de çok önemli, kullanılmıyor. Taksitleri ödenmeye devam ediyor. Aletin aylık sigorta ödemeleri devam ediyor. Ama kullanılmıyor.<br />
<br />
Ve biz bırakıyoruz. 9 ay sonra 2017 haziranında İstanbul'u bırakıyoruz. Eminiz ki Sinop'da yaşarken İstanbul'un tadını daha çok çıkaracağız.<br />
<br />
Sinop'a taşınma kararı sadece İstanbul'dan sıkılmayı veya bu şehrin zorluklarını içermiyor.<br />
<br />
Ama konumuz İstanbul .<br />
<br />
Trafik aman allahım. İşe gidiş gelişim günlük en iyi ihtimalle 2,5 saat trafik anlamına geliyor. (Yakında iş yeri taşınacak, süre 4 saate çıkacak) 2,5 saatlik hesapla yılda yaklaşık 660 saat ediyor. Yani 28 gün. Yılımın 1 ayı trafikte geçiyor.<br />
<br />
<b>İstediğin şeye hemen ulaşabilmek! </b>Her hangi bir şey satın almak istiyorsan, ders almak istiyorsan, bir uğraşın varsa İstanbul'da her şey var, kabul. Birincisi artık satın almak istediğin şeyi internetten alabilirsin. Zaten İstanbul'da oturup çinden alış verş yapan biri oldum. Bu anlamda İstanbul değerini kaybetti. Peki ya bir gün çello dersi almak istersem :) Aman tanrım Sinop'da çello hocasını nasıl bulurum!<br />
<br />
Diyelim ki gerçekten böyle az bulunur bir konuda ders almak istiyoruz. Emin olun çok pahalı. İstanbul'da siz de para kazanıyorsunuz. İstanbul'da yaşamak o kadar pahalı ki, futbolcular der ya sahada olan sahada kalır diye aynı hesap İstanbul'da kazanılan İstanbul'da kalır. Hayatı devam ettirebilmek için veya korkularına sigorta olması için kazandığın parayı böyle bir pahalı uğraşa ayırmayacaksın. Yine de bir gün hiç bir yerde ulaşamayacağını zannettin bir istanbul imkanı seni buraya hapsediyor. Ayrıca gerçekten zor bulunur bir uğraşa ilgin varsa iki ihtimal vardır. Ya kısa bir süre heves edip bırakacaksın. Ya da içindeki istek ve şevkle dağın tepesinde de olsan yapacaksın. Ha bir de artık internetten her türlü bilgiye ulaşılıyor.<br />
<br />
Sağlık...Acaba bizi İstanbul mu hasta ediyor? Bu kirlilik ve stres. Özel sağlık kuruluşlarına gitmeyi keseli 2 yıl oluyor. Fark ettim ki; zihnimize "ya tahmin ettiğinden daha fazla hastaysan" korkusunu salarak dünya tahliller, testler yapıyorlar. Acaba maksat sağlık işletmelerinin daha fazla para kazanmasını sağlamak mı? Bana göre öyle. 2 senedir devletin verdiği aile hekimine gidiyoruz. Valla yetiyor. Yetmenin ötesinde memnunuz yahu. 2 defa sanırım hastaneye gitme ihtiyacı hissettik.<br />
<br />
Sorun şu sırf daha iyi sağlık kuruluşları var diye bir ihtimal uğruna bu stres çekilir mi? Her an iyi bir hastaneye ihtiyaç duyarım diye hasta olmayı tercih ediyoruz bu durumda. Ayrıca hastane lazımsa atlarsın bir araca Samsun dibinde falan filan. Her yere yakın büyük bir sağlık kuruluşu vardır.<br />
<br />
Eğitim. Bu konuyu özetleyeceğim. Tek başına bir yazı konusu olmalı. Ben Sinop'da büyüdüm. Her küçük şehirde büyüyen kişi yaşamıştır, sınıf arkadaşların her kesimden ailenin çocuğudur. Şehrin avukatının, pazarcısının, çiftçisinin, memurunun, doktorunun çocuğu aynı sınıftadır. Aynı sırada oturur. Bu sınıf ayrımı olmayan ortam aslında çocukların ilerde karışacakları sosyal ortamın küçük bir simülasyonudur ve çok sağlıklıdır. Maddi zorlukları olan bir çocukla empati yapmayı, yardımlaşmayı öğrenirsiniz. Bazen çocuklar hata yapar, durumu olmayan çocuğu kırarlar, ya da tersi yaşanır. Ama bunlar bence yaşanması gereken ve baş etmesinin öğrenilmesi gerektiği duygular.<br />
<br />
Şehirler nasıl! Önce kantonlara ayrılmış durumdayız. Kantonların içinde de maddi durumlara göre okulları ayrıştırmış durumdayız. Eğitim, kültür ve maddi bakımdan düşük çevrenin çocukları içinde bulundukları durumdan çıkacak fırsatı bulamıyorlar. Kanıksamış oluyorlar ve hayatlarını değiştirecek rol modellere ulaşamıyorlar. Eğitim ve maddi düzey belli bir seviyenin üzerindeki çocuklara da son derece gerçekçilikten uzak, aşırı hijyenik, kontrollü bir çevre yaratıyoruz. Bu da onların zorlu hayata karşı olan savunma mekanizmalarını geliştirmiyor. Bu sürdürülebilir bir sistem değil ve ben de böyle bir ortamda çocuğumu büyütme istemiyorum. Özel okul problemlerini başka bir yazıda yazacağım.<br />
<br />
Efendim büyük şehirde her bir türlü imkan var. Üniversitede öğrenciyken iki tip öğrenci gözlemlerdim. Okul hiç bir imkan sağlamıyor diyen ve şikayetten başka bir şey üretmeyenler, bir de imkanı yaratmak için direten, çaba sarf edenler. Bence imkanı nerede olursan ol yaratırsın, yeter ki iste. Bunu okuyanların sen Sinop'a git de ondan sonra görüşürüz dediklerini hissediyorum. Benimki bir temenni ve beklenti. Belki bir şeylere de gerçekten ulaşamayacağız. Bir şeylere de ulaşamayalım canım.<br />
<br />
E geri kalan İstanbul zaten hep ertelenen İstanbuldur. Sonra gidilecek tiyatrolardır, sanat etkinlikleri dir. Sonra gezilecek semtler, tarihi mekanlardır. Sonra uğranacak boğaz kenarı, sonra yapılacak şeylerdir hepsi. O zaman İstanbul'a tatil yapmaya gelinse de sadece bunlar yapılsa mesela... O zaman bekle beni İstanbul ben geliyorum.<br />
<br />
Sevgiler<br />
Cengizhan Kaptan<br />
<br />
<br />babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-11007053941105964022015-12-23T00:49:00.001-08:002015-12-23T00:49:04.089-08:00Hayatımda ilk kez horoz kestim!<br />
2010 yılında kuzu yememeye karar vermiştim. Yaşamdan nasibini almamış hayvanların tüketilmemesi kararıyla. O zamandan beri kuzu yemiyorum.<br />
<br />
2 seneyi geçti tavuk da yemeyeli. Yani bir lokantada fark etmeden yediysem ayrı bir konu da bilinçli olarak 2 seneyi aşkındır yemiyorum. Bir market tavuğu yumurtadan çıktıktan 45 gün sonra kesilir. Bu sürede bir tavuğun yenecek kadar büyümesi mümkün değil her şeyden önce. Güneş görmez, çiftleşmez, toprağa basmaz, eşelenmez ve yaşamın daha bir çok doğal hak olarak sunduklarından faydalanmadan soframıza gelir.<br />
<br />
E tavuk yemeyi de seviyoruz. Hayatımızın sonuna kadar yemeyelim mi? Biz de Yaklaşık 1 dönümlük alanda 50'ye yakın tavuk yetiştirdik. Yakında bu alanı 2,5 dönüme çıkarıp tavuk sayısını da 200'e çıkaracağız. Bol bol gezecek alanları var.<br />
<br />
Neyse efenim yazı başlığıma dönecek olursam. Evet doğru bir horoz kestim.<br />
<br />
Horozların sayısı oldukça fazlaydı. Bir kümeste çok fazla horoz problem oluyor. Zira arkadaşlarda tek eşlilik henüz gelişmemiş. Horoz popülasyonunu azaltmak için bir kısmını satılığa çıkardık. Bu arada horozlar 9 aylıktı. Yani standart bir market tavuğundan 6 kat daha fazla ve doğal şartlarda yaşadılar. Ek bir bilgi, bu hafta sonu kasapla muhabbet ettim. Reyondaki gezen tavuk olarak sattığı hayvan 90 günde yetişiyormuş. Mümkün mü? Bizim kestiğimiz 9 aylıktı yenebilir hale henüz gelmişti.<br />
<br />
Tavuğu yiyecekesem canını almanın ne/nasıl olduğunu hissetmeliyim, temizlemesini bilmeliyim diye düşünüyorum. Kesme işlemi zor olmadı açıkçası. Kuzenim diğer satılan horozları kesti önce. Onu izledim. Gördüğüm aşamaları en az kuzenim kadar hassas bir şekilde uygulayarak horozu kestim. Duraksamadım. Çünkü durduğum anda yapamayacağımı biliyordum. Kararlı ve kendinden emin hareketlerle bir doğa adamı gibi horozun canını aldım. Sonra annemin yardımıyla hepsini temizledim.<br />
<br />
Bir market tavuğu yiyecek kadar cani değilim.<br />
<br />
Birileri kessin, önümüze koysun davranışı kafamızı deve kuşu gibi kuma gömmek tam anlamıyla. Bu kesim işleminin de insanın vicdanında nasıl bir his yarattığını bilmek gerekiyor. Bir makinenin dakikada yüzlerce tavuğu kesip yemeğe hazır hale getirmesi de ahlaklı ve vicdanlı değil. Bir tavuğun yarattığı hissiyat ile yüzleşmek, binlercesinin aynı günde kesildiği işlemin parçası olduğu bir sistemden biraz daha uzaklaştırdı beni.<br />
<br />
Bu horozu henüz yemedik. Ama 2 sene sonra, sonunda vicdanım rahat bir tavuk yiyeceğim.<br />
<br />
Sevgiler<br />
Cengizhan Kaptan<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-77300445134835748922015-05-28T01:24:00.001-07:002015-05-28T01:25:43.071-07:00Seçim Şeysi<div id="fb-root"></div><script>(function(d, s, id) { var js, fjs = d.getElementsByTagName(s)[0]; if (d.getElementById(id)) return; js = d.createElement(s); js.id = id; js.src = "//connect.facebook.net/tr_TR/sdk.js#xfbml=1&version=v2.3"; fjs.parentNode.insertBefore(js, fjs);}(document, 'script', 'facebook-jssdk'));</script><div class="fb-post" data-href="https://www.facebook.com/uckaptan/posts/10153323392138704" data-width="500"><div class="fb-xfbml-parse-ignore"><blockquote cite="https://www.facebook.com/uckaptan/posts/10153323392138704"><p>Seçim Şeysi - 3 adımda oy çalma yöntemi1987 genel seçimleri, 5 yaşımdaydım. 5 yıl sonra okuyacağım okulda ve sınıfta...</p>Posted by <a href="https://www.facebook.com/uckaptan">Uğur Cengizhan Kaptan</a> on <a href="https://www.facebook.com/uckaptan/posts/10153323392138704">27 Mayıs 2015 Çarşamba</a></blockquote></div></div>babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-59958887604284492072015-02-18T13:54:00.002-08:002015-02-18T13:54:32.270-08:00Çocuk Yetiştirememenin Sırrı<div id="fb-root">
</div>
<script>(function(d, s, id) { var js, fjs = d.getElementsByTagName(s)[0]; if (d.getElementById(id)) return; js = d.createElement(s); js.id = id; js.src = "//connect.facebook.net/tr_TR/all.js#xfbml=1"; fjs.parentNode.insertBefore(js, fjs); }(document, 'script', 'facebook-jssdk'));</script><br />
<div class="fb-post" data-href="https://www.facebook.com/uckaptan/posts/10153072539123704" data-width="466">
<div class="fb-xfbml-parse-ignore">
<a href="https://www.facebook.com/uckaptan">Uğur Cengizhan Kaptan</a>'den <a href="https://www.facebook.com/uckaptan/posts/10153072539123704">Gönderi</a></div>
</div>
babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-44818617143331846052015-02-10T16:27:00.001-08:002015-02-11T05:09:02.108-08:00Bebek odası hazırlamak<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
5,5 yıl önce oğlumuz annesinin karnındayken karyolasını kendim yapmaya karar verdim. Ama kolları sıvayınca neden diğer eşyaları da kendimiz yapmayalım diye düşündük. Sonra odanın boyaması ve yerlere parke döşeme fikirlerini de gerçekleştirmeye karar verdik. Sonunda gururla hatırlayacağımız bir oda ortaya çıktı. Bu odayı 2 yıl keyifle kullandı Alp. 1 yaşını geçtikten sonra, daha yeni yürümeye başlamışken eve gelen misafirleri odasına götürüp onlara duvardaki balıkları gösterirdi. 2 yaşından sonra başka bir eve taşındık. Mobilyaları kulandık ama duvardaki boyalar ve parkeler maalesef anı oldu :)</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/g3eFKn4iB5U/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="http://www.youtube.com/embed/g3eFKn4iB5U?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Aslında dışarıdan göründüğü kadar zor değildi. Hem de kendi odamızın ölçülerine göre yapıyorduk, kendimiz yaptığımız için kusurlar gözümüze batmıyordu, fonksiyonellik anlamında aklımızdan geçen her şeyi uygulama şansı bulduk.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bit pazarından bulduğumuz şifonyer ve berjer koltuğu hayata geri döndürmek en keyifle yaptığımız işlerden biriydi. Yaptığımız bir çok şeyi internetten öğrendik. Koltuk kaplamak, parke döşemek, geçme köşeler yapmak vs.</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Ucuz mu oldu? Hayır. Bu ilk odayı para kaygısıyla yapmadık. Tamamen keyif işiydi. Malzemeden çok araç-gereçlere paramız gitti. Yani ikincisini yine aynı yöntemle yapsak bu kadar pahalıya gelmeyecekti. Bu arada ben de biraz fırsattan faydalanmış olabilirim :) Hazır hanım da alacağım aletlere ses çıkarmıyorken. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci oda deneyimimizden sonra anlıyorum ki aletleri ve karyolanın ahşaplarını Bauhause'dan almak en büyük hatam olmuş. İkinci odayı yaparken İkitelli Keresteciler Sitesi'ni keşfettim. </div>
<br />
Şimdi ikinci bebeğimiz Asya yolda. Alp ve Asya en az 3-4 yıl daha aynı odada kalacaklar. İlk odanın çok zaman alması sebebiyle bu sefer hazır almaya karar vermiştik. Bu yüzden aynı odanın paylaşılacağı ve maksimum oyun alanının yaratılacağı çocuk mobilyaları bakmaya başladık. Mobilyacıları dolaştık. Çok hoşumuza giden mobilyalar oldu. Ama hoşumuza gitmeyen birçok şey vardı.<br />
<br />
<div>
İhtiyaçlarımızı belirledik</div>
<div>
<ol>
<li>Maksimum oyun alanı yaratmak istiyorduk. Bu yüzden odayı daha çok dikine kullanmak istedik. Yatağı yukarı taşımak, altının oyun alanı olması gibi.</li>
<li>2 sine ayrı ayrı kişisel alan yaratmak istiyorduk.</li>
<li>Uygun fiyata mal etmek istiyorduk.</li>
<li>Hayal gücünü geliştirecek özellikleri olmalıydı. Tırmanmak, odaya yukarıdan bakmak, üst katın bazen kale veya gemi olarak hayal edilebilmesi.</li>
<li>Fonksiyonel olmalıydı, büyüdükçe oyun alanları çalışma alanına dönüşebilmeliydi.</li>
<li>iki çocuk da yukarıda yatma şansına aynı anda erişsinler istiyorduk.</li>
</ol>
<div>
Mobilyacılarda hoşumuza gitmeyen şeyler,</div>
</div>
<br />
<ol>
<li>Pahalıydılar. Bir ranza ünitesi (yani iki karyola eder), içinde gömülü gardrop, ve çekmeceli merdiven 3600 TL'den başlıyordu. </li>
<li>Elinden ahşap işi gelen biri olarak dikkatle baktığımda lego gibi suntaları bireleştirmekten başka işçilik yoktu.</li>
<li>Tek ünite alabilecektik. Bu durumda bir çocuk dönüşümlü de olsa altta yatmak zorunda kalacaktı.</li>
<li>odamıza sığmıyordu, bize özel tasarım yapılması gerekiyordu. </li>
</ol>
<div>
<br /></div>
<div>
<div>
Bu ihtiyaçları karşılayacak mobilyalar yaklaşık 7.000 TL tutuyordu. Mobilyacılardan çıktığımızda kaba tahminle 5 tabaka sunta kullanacağımızı hesapladık. Eve gelip internetten sunta tabakası fiyatlarına baktık. 1 sunta tabakası (320 cm x 180 cm) 120 TL - 200 TL arasında kalitesine göre değişiyor. İstediğiniz renkte suntayı istediğiniz ölçülerde kesip veriyorlardı. 5 tabaka en ucuzunu alsak 600 TL eder. birleştirme aparatları vs 1000 TL yi geçmeyeceğini düşündük. Arada inanılmaz fiyat farkı vardı. Mobilyacıların sitelerini inceleyerek kendi ihtiyaçlarımıza uygun modeli çizdik. Bu kısım biraz tartışmalı ve uzun sürdü :) Ben biraz hayalperestim, eşim daha çok fonksiyoncu. Neyse sonunda uzlaştık. Çizdik, biçdik ve gerçekten 5 tabaka sunta, ile bu işi bitirdik. menteşeler, minifiksler, hesaplayamadığımız, pvc bantlama, cnc ile yuvarlak kesimler ve daha bir çok şey ile birlikte 1500 TL maliyetle 2 çocuğa iki farklı üniteyi tamamladık. Videosu da yolda. Yakında paylaşırım. </div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sevgiler</div>
<div>
Cengizhan</div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-86669206753787566702014-11-10T13:55:00.001-08:002014-11-11T01:37:05.706-08:00İsimsiz<br />
<div class="MsoNormal">
İsimsiz</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjv8GtFiAakk1QdoO_IOzp-tsVxRB1pxqO3jRW5lUVMuljNRj8BNs5GQZtidWED9NcVMssTKRURIKhJIdrwItEomVoo1_gOpRm1Z9aEay3-Rkjumswzc2ytvL4RxGjQbppv0GWDnODzcDU/s1600/crop2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjv8GtFiAakk1QdoO_IOzp-tsVxRB1pxqO3jRW5lUVMuljNRj8BNs5GQZtidWED9NcVMssTKRURIKhJIdrwItEomVoo1_gOpRm1Z9aEay3-Rkjumswzc2ytvL4RxGjQbppv0GWDnODzcDU/s1600/crop2.jpg" height="302" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
2003 yılı muhtemelen aylardan Eylül’dü, ikinci annemiz o
zamanın öğrenci dekanı Nesrin hoca beni aradı. Acil gelmemi istiyordu.
Atatürkçü Düşünce Kulübü başkansız kalmış, kurulduğundan beri de zaten 1-2 üyesi
olmuş. Kulüp kapatılacak, böyle bir kulüp kapatılamaz başına bir grup arkadaşını
topla geç dedi. İlk seçtiğimiz başkan başka biri idi, bir kaç ay sonra
başkanlığı da bana bıraktı, ekipten ayrıldı. İyi bir ekip kurduk. Kitap kampanyaları, flim gösterimleri vs. güzel işler de
yaptık. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Benim ilk dikkatimi çeken sorun Atatürk körlüğü idi. Yani
hayatımız boyunca güne onunla başlamak, tahtanın hemen üstünde devamlı bir
fotoğrafının olması, sınıfın bir köşesinde hep tozlanan, burada ne yazıyormuş
diye merak uyandırmayan görev bilinci ile hazırlanmış bir köşesinin olması,
nerede kaç yılında doğdu, annesi kimdi ezberin varsa ilk görevi tamamlamış
olmak, ulu önderin ne demek olduğunu bilmeden ulu önderi Atatürk olarak
öğrenmek, ezberler, klişeler... <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sonunda panonun bir köşesine içinde Atatürk geçen bir
kampanya afişlerini astığınızda, o afiş panoda ilk günden beri duruyordu ve tarihi
çoktan geçti etkisi yaratıyor. Atatürk yani işte orada, hep duruyor işte. Doğduğunuz
evde yıllardır duvarda duran resmi kaldırınca varlığını fark etme durumu
oluşturmuş gidiyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Alp’i anaokuluna yazdırdığımızda okul sahibi sınıfları
gezdirirken Atatürk köşesini gururla gösterdi. “Çok şükür hala milli eğitim
bakanlığı zorunluluğu” dedi. Bense Alp’in Atatürk’ü tanımasındaki en büyük engeli
o Atatürk köşesi olarak görüyorum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kulübün başkanı iken aklımda ciddi bir atatürkçü düşünce
tanımı yoktu. Kendime göre bir yuvarlak cevap bulmuştum, soran olursa idare
ediyordum. Tabi başkanlık sorumluğu ile okudum okudukça bir tanım yapabilme
şansım oldu; <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sizi var eden çevreniz, alışkanlıklarınız, ailenizin yaşam
tarzı ve bütün dış etkenler size bir varlık dairesi oluşturur. Kendi
varlığınızın dairesi. Çocukluğunuzdan beri ezberlediğiniz bir şeyin yokluğunu
veya yıkılması gerektiğini söyleseler üzerinizde annenize sövmüşler gibi etki
bırakır. Dairenin dışına çıkmak sizi korkutur. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
En katı tabularla yoğurulmuş bir
osmanlı subayının kendisini var eden gücü yok etmeyi hayal etmesi için ciddi
bir iç muhasebe yaşaması gerekir. Önce kendi varlık tanımını yapması, yaşamdaki
hiç bir tabudan korkmadan üzerinde gitmesi, varlığını sorgulaması gerekir.
Atatürkçü düşünce bütün tabuları paramparça etmektir, gerektiğinde Atatürk tabusunu
bile. Atatürkçü düşünce Atatürk ilke ve inkilaplarını değiştirebilme cesaretini
gösterebilecek iç olgunluğa ulaşmaktır. Körü körüne Atatürk’ü savunmak değil,
Atatürk’ü hatalarını da tanıyarak anlamaya cesaret etmektir. Değişime ayak
uydurmak, değişmekten korkmamaktır. Varlık dairenizin sınırlarını şeffaf ve
geçirgen yapmaktır<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
10.11.2014<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sevgiler<o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Cengizhan<o:p></o:p></div>
babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-68182780416095315292014-10-22T07:20:00.001-07:002014-10-22T07:20:17.326-07:00Favizm<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLEhPKODNoDvYfoFlMQc1-R0zRdz_LcJ-gkqHZxaYndE4-hmh73TGQk67GQLGHGKYskwqOMuDb1xOK6rJbGVzexzgSn5XGzcn7X5nGKhelKJSE2LvyAXsQ029LGhVGvZf3P4CYsCZdI_k/s1600/bakla1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLEhPKODNoDvYfoFlMQc1-R0zRdz_LcJ-gkqHZxaYndE4-hmh73TGQk67GQLGHGKYskwqOMuDb1xOK6rJbGVzexzgSn5XGzcn7X5nGKhelKJSE2LvyAXsQ029LGhVGvZf3P4CYsCZdI_k/s1600/bakla1.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<br />
Oğlum 4,5 yaşında. Şu anda hasta, iki gecedir başında nöbetteyim. Açıkçası korkmuyorum.<br />
<br />
Neden korkmuyorum?<br />
<br />
Siz hiç favizm nedir duydunuz mu? G6PD eksikliği de deniyor. Ben bir favizm hastası olarak 32 yaşıma geldim. Favizm özetle kan şekeri metabolizmasında olması gereken bir madde vücudunuzda ya hiç olmuyor ya da yok denecek kadar az oluyor. Adı favadan gelir. Yerel adıyla kara bakla. Favizm hastaları karabakla yedikleri zaman sarılık oluyorlar. Ama kara bakla gibi size sıkıntı yaratacak bir çok ilaç ve antibiyotik var. Soya fasulyesi, kırmızı şarap, ameliyata girerken verilen narkozun da sıkıntı çıkardığı literatüre geçmiş. Her alınan gıda veya ilaç her favizm hastasında aynı etkiyi gösterecek diye bir şart yok.<br />
<br />
Abimin doğumunda fark edilmiş. Annem korkudan bizi hiç ilaç vermeden büyüttü. Tüm antibiyotik gerekli hastalıkları kocakarı ilaçları ile atlattık. Şimdi oğlum hasta ve zırt pırt doktora gitmek içimden gelmiyor açıkçası. Bütün sorunları bu kimyasallarla çözmeyi de doğru bulmuyorum. O yüzden bu yazıyı yazmaya karar verdim. Hangi durumlarda ne yaptığımızı bir sıralayayım;<br />
<br />
<br />
<ul>
<li>Yüksek ateş : Eklem yerleri ve alın sirkeli su ile sık sık silinir, bu noktalara konulan bezler sık sık değiştirilir. Bu yöntemle ateş çok indirilebiliyor ama çok da indirmemek lazım. Çünkü vücut, sıcaklığını artırarak o sırada olumsuz giden bir şeyle mücadele ediyor. Ama 40 üstü sıcaklık da beyin için tehlikeli. Bu durumda 39 da müdahale ediyorsunuz. 39 üstü bir anda 40 lara gidebilir. 38 lerde müdahaleyi durduruyorum.</li>
</ul>
<ul>
<li>İshal : Kahve telvesi. Bunu içmek çok zor ve mide bulandırıcı. Bir tatlı kaşığı türk kahvesine limon sıkıp macun gibi yapıyoruz. Hatta hap gibi top top da yapılabilir. Çocuklar içmekte çok zorlanıyor. Ağızda telve bir anda dağılıyor. Bu yüzden çocuklara telvenin suyunu içiriyormuşuz. Ben bu yöntemi hatırlamadığım için Alp'e kocaman bir telve topu yaptım. Çocuk yutamadı ve kustu. </li>
</ul>
<ul>
<li>Karın ağrısı: Anneannem sobada tuğla ısıtır, havluya sarar karnı ağrıyan çocuğun karnına koyarmış. Annem de ütüyü ısıtır, havluya sarar, karnımıza koyardı. Bir de popomuzun altına aynı şekilde ütü konurdu. İki yükselti arasına havluya sarılmış ütü ters olarak konur bunun üzerine oturursun. </li>
</ul>
<ul>
<li>Nezle, sinüzit : Ceviz kabuğu kaynatılır. Buharına durursunuz, havluyu başınızın arkasından sarkıtarak çadır gibi buharı havlunun altına hapsedersiniz. Burnunuzun akışını hızlandırır, sinüsler şişmiş ve burnunuz akmıyor, nefes alamıyorsanız aynı şekilde burnunuzun akmasını hızlandırır. Mutlaka ıhlamur, tarçın, meyan kökü ve zencefil demlenir içilir.</li>
</ul>
<ul>
<li>Grip: Ihlamur, tarçın, meyan kökü ve zencefil demlenir içilir. Genelde kışın grip olurdum o yüzden portakal ve greyfurt suyu içirirdi. Bol naneli yoğurt çorbası da bu hastalıkta sıklıkla yapılırdı.</li>
</ul>
<ul>
<li>Bademcik şişmesi: Bu sorun beni her sene 1 hafta yatırırdı. Yukarıda saydığım grip, nezle de yapılan her şey uygulanırdı. Ama bu hastalıkta annemin bir voltran kılıcı vardı. Voltran dememin sebebi şu; hep bunu uygulamayı unutur, son anda aklına gelirdi. Bu yazacağım tam bir kocakarı yöntemi. Bir limon yarıdan kesilir. Kesik yüzeyine bol bol toz şeker dökülür. Anneannem limonun şekerli kısmı yukarıda kalacak şekilde köze oturturmuş, annem limonu çatalla uzaktan tutarak tüplü ocağın ateşine tutardı. Bir süre sonra limonun kesik kısmından sularının kaynayarak şekerin içine doğru fokurdadığını görürsünüz. Şekerin tamamı eridikten sonra bir tülbente bu limonları 20 cm aralıkla sarar sonra da şekerli kısımlar bademciklerin üzerine gelecek şekilde boğazıma sarardı. Bu uygulamanın ertesi günü iyileşirdim. </li>
</ul>
<ul>
<li>Mide bulantısı: Nane-limon kaynatılırdı. Annem bu karışımı şeker ile tatlandırırdı ama evlendikten sonra gördüm ki eşim tuz koyuyor. Açıkçası tuzlu nane limon daha çok hoşuma gitti. </li>
</ul>
<div>
Aklıma gelenler bunlar. Bademciklerim şiştiğinde iyileşmem 7-8 gün sürerdi. Şimdi çok seyrek hastalanıyorum. Alp şu anda yanımda ishali var, 38 derece ateşi var. Ama ben de pek korkmuyorum. Doktorun verdiği ilaçlara ek olarak alet çantamda bir sürü iksirim var :)<br />
<br />
Sevgiler<br />
Cengizhan</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-41447435972207589402014-10-12T11:32:00.000-07:002014-10-15T14:25:40.248-07:00Sarımsaklı Çayı - Sinop/Gerze - Ekim 2014<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwZqxP1iKK3INlFjEacdOC0keVlZc9qCgv9D04vaqYEI0r8NBn9R9LNcHFiHrbKuiCycMDIEB7vT92ZsHXMQF7Ju_AI5Q7w87oMMoKdQKLqnf4JElOanTMmklngV4SNjk2YYOnlH7vN1k/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwZqxP1iKK3INlFjEacdOC0keVlZc9qCgv9D04vaqYEI0r8NBn9R9LNcHFiHrbKuiCycMDIEB7vT92ZsHXMQF7Ju_AI5Q7w87oMMoKdQKLqnf4JElOanTMmklngV4SNjk2YYOnlH7vN1k/s1600/1.jpg" height="212" title="Cengizhan Kaptan" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b>
<b>Sarımsaklı Çayı - Sinop/Gerze - Ekim 2014</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="text-align: center;">10 Ekim 2014 Cuma günü Gerze'nin Sarımsaklı çayında yaklaşık 35 km uzunluğunda bir yürüyüş gerçekleştirdik. 18 yaşıma kadar her yazımı geçirdiğim Yaykıl köyünde denize ulaşan bu geniş çayın doğduğu noktayı görmek büyük bir macera gibi gelirdi hep. Bir çocukluk hayalini gerçekleştirmiş olmanın keyfini yaşadım. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="text-align: center;"><br /></span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvLshi86eBd8RR-7dAERw-6R1UNegIJWFxkO-DGP3tAATzXb9Huxb0T3HQocjklEKu4HNoJg-u4iJ9Lw55fnBJJQGQEL-6EcampxQ6IWAm_Gk7wVpriWqGGGck5ndDEG6xEQWqJEnysaQ/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvLshi86eBd8RR-7dAERw-6R1UNegIJWFxkO-DGP3tAATzXb9Huxb0T3HQocjklEKu4HNoJg-u4iJ9Lw55fnBJJQGQEL-6EcampxQ6IWAm_Gk7wVpriWqGGGck5ndDEG6xEQWqJEnysaQ/s1600/2.jpg" height="265" width="400" /></a><br />
<span style="text-align: justify;"><br /></span>
<span style="text-align: justify;">Çay boyunca doğa bize her rengini gösterdi. Çay yatağında yeni filizlenmiş çınar ağaçları için acaba kaç sene yaşarlar, suyun şiddeti ve yüksekliği artınca dayanamazlar yorumlarını yaparken fotoğrafta gördüğünüz çınarlar yorumlarımızın pek de gerçek olmadığını hissettirdi. Çay yatağının tam ortasında çapı 2 metreyi bulan çınarlar da gördük, Bir ağaç kalınlığına ulaşmış köklerini yere paralel şekilde sudan uzak toprağa uzatıp nasıl hayata tutunduklarına tanık olduk. Çınar ağacının Sinop genelindeki yerel adı kavlan. Çınar ağaçları ile dolu bir alana ise kavlanlık denildiğine sıklıkla rastlarsınız.</span><br />
<span style="text-align: justify;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKAi2oTOqfCY-nMopHy3eVNQJMTVUYqcevVqGsYx0p2zaLLFUD9BaGiW3VHGg5tHQjhhuNlIl9Bh5hco9rF-e62LMkJO7-aXQs0GQmkt5qJrIiM-liJx_bE1l-NirO4WomUl8QEZuZ0Fs/s1600/12.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKAi2oTOqfCY-nMopHy3eVNQJMTVUYqcevVqGsYx0p2zaLLFUD9BaGiW3VHGg5tHQjhhuNlIl9Bh5hco9rF-e62LMkJO7-aXQs0GQmkt5qJrIiM-liJx_bE1l-NirO4WomUl8QEZuZ0Fs/s1600/12.jpg" height="265" width="400" /></a></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="text-align: justify;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="text-align: justify;">Çayda yürürken çakıl taşlarından yürümek bir süre sonra ayak bileklerinizi oldukça zorluyor. Bu noktada çayın kenarındaki kavlanlığa girip yaban domuzlarının oluşturduğu patikalarını takip ederek biraz olsun dinlenme olanağı bulduk. </span></div>
</td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
<br /></td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGjelH4r1YU_fxAzhh9NnPaCC5ygyfDCT5j7PwnuVwCv35ligPy3SmBZQCTgIMZsGC78RytwTgTfj7iQuMvP_gQn3I1aTGiFppx8RCMIzpeCTA3AHOA53Wkdbr3hW3M33Cb134cHPNIL8/s1600/4.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGjelH4r1YU_fxAzhh9NnPaCC5ygyfDCT5j7PwnuVwCv35ligPy3SmBZQCTgIMZsGC78RytwTgTfj7iQuMvP_gQn3I1aTGiFppx8RCMIzpeCTA3AHOA53Wkdbr3hW3M33Cb134cHPNIL8/s1600/4.jpg" height="265" width="400" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgtH353rS-inlZATc9u4lCtQzVe1mKp2PW5rZy4JHg2uHxQ98nw6h1XExO6AXuLqQXPFe8BlbfUl-umrY40xWUytFgc988Hbm1mI6VaxsUWstTqgYG3m2Ma7A5FYXAafaM6ypo0lYNsCc/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="text-align: start;">İklim eskisi gibi değil. Yağışlardaki değişimin en somut örnekleri artık işlevini yitirmiş bu köy değirmenleri. Çay değirmen taşını döndürecek güçte akmıyor. Yürüdüğümüz rota boyunca 5 değirmen gördük. Bazı değirmenlerin içine girmek mümkün değil. Hatta gönüllü rehberim Birol abi ilk baharda otların coştuğunu ve değirmenlerin hiç gözükmediğini söylüyor. </span><span style="text-align: start;">Değirmenlerin çatılarını kaplayan taşlar çay boyunca azgın suların açtığı kaya damarlarından koparılmış.</span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: start;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgtH353rS-inlZATc9u4lCtQzVe1mKp2PW5rZy4JHg2uHxQ98nw6h1XExO6AXuLqQXPFe8BlbfUl-umrY40xWUytFgc988Hbm1mI6VaxsUWstTqgYG3m2Ma7A5FYXAafaM6ypo0lYNsCc/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgtH353rS-inlZATc9u4lCtQzVe1mKp2PW5rZy4JHg2uHxQ98nw6h1XExO6AXuLqQXPFe8BlbfUl-umrY40xWUytFgc988Hbm1mI6VaxsUWstTqgYG3m2Ma7A5FYXAafaM6ypo0lYNsCc/s1600/3.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgtH353rS-inlZATc9u4lCtQzVe1mKp2PW5rZy4JHg2uHxQ98nw6h1XExO6AXuLqQXPFe8BlbfUl-umrY40xWUytFgc988Hbm1mI6VaxsUWstTqgYG3m2Ma7A5FYXAafaM6ypo0lYNsCc/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Değirmen taşları, taşın içine buğdayı yavaş yavaş bırakan düzenek ( maalesef ismini bilmiyorum ) , taşın altında ezilen buğdayın un olarak aktığı hazne, kapakları, ne işe yaradığını anlamadığım, şekli dambıla benzeyen tokmak hepsi yerinde duruyor. Sanırım gün olur kullanmaya başlarız niyetiyle hepsini saklamışlar ve hiç bir köylü de bunları almaya yeltenmemiş </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEje4IRcxMcvuMhJdCIW19f6J9ymU0e1NRonGO3ILag-U1_aw8FrmJV2g1i85bUWsqUfsRVUZotvAvtJATeoKOiK5Ox0N1tEE6OTZEGz2px0fUesgLtv6xS7mIYThxb_VxwM_b5UsLMhFcM/s1600/13.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEje4IRcxMcvuMhJdCIW19f6J9ymU0e1NRonGO3ILag-U1_aw8FrmJV2g1i85bUWsqUfsRVUZotvAvtJATeoKOiK5Ox0N1tEE6OTZEGz2px0fUesgLtv6xS7mIYThxb_VxwM_b5UsLMhFcM/s1600/13.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
Bir değirmene geldiğinizde orada neler yaşandığını hayal etmeden yapamıyorsunuz. 25'erlik 2 yükü eşeği ile değirmene getiren Mehmet amcanın "hoooovvv Hüseyin" diye bağırarak geldiğini önceden haber etmesi, buğdayı öğütülürken birlikte çay içmeleri, şakalaşmaları. Hepsi hala değirmenlerin tahta duvarlarından duyuluyor.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYDEz09OuWu3-k5sY2JTvNL-VN_bykiHAAfIf1g8xQHkfy6uONQjLyYzTeQdWRlI9yvRPXyOwKC6tQwBY7zz0g4nFMvRTdXsYmydRf_UK8XjDKJ4vNKlQqA7RZcqAxqWozf1gID2T3CpM/s1600/5.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYDEz09OuWu3-k5sY2JTvNL-VN_bykiHAAfIf1g8xQHkfy6uONQjLyYzTeQdWRlI9yvRPXyOwKC6tQwBY7zz0g4nFMvRTdXsYmydRf_UK8XjDKJ4vNKlQqA7RZcqAxqWozf1gID2T3CpM/s1600/5.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Çoban Hüseyin 30 yaşında bir albino. Albinoların tipik özelliklerini taşıyor ve en büyük sıkıntısının gözlerinde olduğunu daha konuşmanızın ilk dakikalarında anlıyorsunuz. Devamlı bir gözünü kapatıp diğeri ile size bakıyor. Bu değişimi neredeyse 10 saniyelik periyotlarla yaptığı için sizin de yüz yüze konuşurken baktığınız gözü değiştirmeniz gerekiyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
3 çocuğu var Hüseyin'in. Konuşmaya hasret kalmış. Bizi görünce buralarda artık telefonların çektiğini anlatıyor. Bimcell kullanıyormuş. Telekom evine sabit hat bağlamak için 5 bin lira istemiş, bağlatamamışlar. Yani Hüseyin ve ailesinin bir cep telefonu edinene kadar dünya ile iletişimi yokmuş. Mahallesine giden bir yol yok. Çayın içinden traktör ile ulaşımını sağlıyor. 3. çocuğunun doğumu evde başlamış. Evine giden bir yol olmadığı için ambulans en yakın yolda onları beklemiş. Traktör ile yola çıkana kadar doğum ilerlemiş ve yolun kenarında doğum gerçekleşmiş. Çok değil 3 yıl önce. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sürüsünde yaklaşık 30 koyun var. Kurbanda koçların hepsini satmış. Parayı buldun diye takılıyoruz, Eh kazandık bir şeyler deyip bıyık altından gülüyor. Kuzuyu 300, koyun ve koçu 400 e satmış. 20 küçük baş satmış olsa en fazla 8.000 lira kazanmış bu yıl kurbanda. Aylık 650 lira ediyor. Devlet albino olduğu için sakat maaşı veriyormuş. İnternetten araştırdım, 375 lira da oradan geliyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hüseyin'in kızı Cansu'yu görüyoruz biraz sonra. Hayatımda gördüğüm en bakımsız ve en güzel kız. Kesin fotoğrafını çekmeliyim diyorum, cep telefonumu çıkardığım anda eşeğinden atlayıp ve arkasına saklanıyor. Saçlarının keçeliğinden bir aydan fazladır yıkanmadığı anlaşılıyor. Bir süre sonra ayaklarında anasının lastikleri, çorapsız, şalvarının paçalarını hafifçe yukarı çekerek ağlaya ağlaya kaçıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hüseyin'in en büyük kızı bu sene okula başlayacak. Gerze'ye taşınmayı planlıyor. Bir ev kiralamaktan ve iş bulmaktan bahsetti. Benim ise ilk aklıma gelen 2 hanelik mahallesinde artık tek hane kalacak olması. Muhtemelen diğer hane de yaşlı anne ve babası idi. </div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHFaFJkJzCVTj1BkN7H1JU4i957P5R9e7Lm3g2HhfLEqfTgW6rdqg9dfNWuNtmr-9IprUbhTIN0r8mv2DN7cRiJ3RI9yshEYIcTfCCRox4LIrx93I3JQNSIBfGLrAwdph2kaFMs72Mohw/s1600/6.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHFaFJkJzCVTj1BkN7H1JU4i957P5R9e7Lm3g2HhfLEqfTgW6rdqg9dfNWuNtmr-9IprUbhTIN0r8mv2DN7cRiJ3RI9yshEYIcTfCCRox4LIrx93I3JQNSIBfGLrAwdph2kaFMs72Mohw/s1600/6.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çay kenarlarında böyle açık alanlar oldukça fazla. Az önce bahsettiğim değirmenler işte bu tarlalara ekilen buğdayları un yapıyormuş. Şimdi buraları ekecek Hüseyin gibi gençler şehirlere göçtüklerinden tarlalar boş duruyor. Ekim için ormandan açılan bu tarlalara yerli halk löep diyor. ( löğp veya löğep dendiği de olur. Annem ve babamın nasıl yazıldığı konusunda uzunca tartıştıklarını hatırlıyorum )</div>
<br />
Benim en çok ilgimi çeken ise bu tarlaların doğa gezginleri için çok kullanışlı kamp alanları olmaları.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbLT5AZ0EqH-KRGKcZTzWPeLrZ1c0Vsb2hIqNLL7B8j-GcMheUF7iVu4iGt6UjcXWXjpDt9CG1bhFNr7hCwnF6ppaEpurE8TXPvrtV0XCR9k27Y_6_KrtobG4wO4eij92x8zmpB_ib3dI/s1600/7.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbLT5AZ0EqH-KRGKcZTzWPeLrZ1c0Vsb2hIqNLL7B8j-GcMheUF7iVu4iGt6UjcXWXjpDt9CG1bhFNr7hCwnF6ppaEpurE8TXPvrtV0XCR9k27Y_6_KrtobG4wO4eij92x8zmpB_ib3dI/s1600/7.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Evet fotoğrafta gördüğünüz meşhur altın çilek. Bizim dere kenarlarında çokca olurmuş. Birol abi ve ben birer poşet topladık. hatta şu an bu yazıyı yazarken topladığım altın çileklerden yiyorum. Yerli halk bu bitkinin zehirli olduğunu düşünüyor. Bu köylerde büyümüş aile dostlarımız Bahattin amca ve Tomris teyze topladığım meyveleri görünce kesinlikle yemememi istediler. Ağzıma bir tane attım, Tomris teyzeden küçük bir çığlık ve eyvah nidası geldi. Bahattin amca bu bitkiyi babasının zehirli diye öğrettiğini anlattı. Tomris teyze ise sarımsaklı kenarlarında hayvanlarını otlatırken hayvanların bu bitkiyi hiç yemediğini, sadece keçilerin yediğini ekledi. kendisi ise hiç dokunmamış. İlk defa benim sayemde tadına baktılar. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ek olarak yabani ada çayı, sumak ve ardıç meyvesi topladığım diğer otlardı. Eve gelir gelmez bunları demleyip yorgunluk çayı olarak içtim. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4-aIlTaqXnGoTYI8f-82FNxg5kfK_DoJKWbZ1akX_1ZkxUVyIzfi6yiiHcLHYIZhmZALewIdag_sYDJa-6GTCi4GR0qwt2x0z2RInYU819djVZaiEWCHnM8mrrrk3OblosScbYKRdxxA/s1600/15.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4-aIlTaqXnGoTYI8f-82FNxg5kfK_DoJKWbZ1akX_1ZkxUVyIzfi6yiiHcLHYIZhmZALewIdag_sYDJa-6GTCi4GR0qwt2x0z2RInYU819djVZaiEWCHnM8mrrrk3OblosScbYKRdxxA/s1600/15.jpg" height="132" width="200" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZEuImbRdllDcHlo9fFIbsDSV0Yi-3UPPVlDpmvz6FXo3C5upHGfNtIRCURdUVFlFXsTbQi3lxUfrXGdJby4v0DjJGUvkFazmQCgp3mqDhMxiMb-aW4GQkxD87c_M9ZqyYC-_dxhFVUpM/s1600/14.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZEuImbRdllDcHlo9fFIbsDSV0Yi-3UPPVlDpmvz6FXo3C5upHGfNtIRCURdUVFlFXsTbQi3lxUfrXGdJby4v0DjJGUvkFazmQCgp3mqDhMxiMb-aW4GQkxD87c_M9ZqyYC-_dxhFVUpM/s1600/14.jpg" height="132" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Kaç çeşit mantar gördük bilmiyorum. Ama 30 farklı çeşit gördük desem abarttığımı düşünmem. En ilginci solda bir direk gibi uzamış olan, yanlış hatırlamıyorsam adı tepsi mantarı olandı. </div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmf0iYkyM8sVlqSWBHkwr0vPbQDrWYi41Tw30g3vm-cBl0q90RYRecmgFgwFUQ_nQb8Pdnxi63Q2nws5adTnAMXm5nnASFZL26Uib9fYMpl9KWK55UzDYuzB8ylwiOAzlyhvQW8ouEvPA/s1600/20.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmf0iYkyM8sVlqSWBHkwr0vPbQDrWYi41Tw30g3vm-cBl0q90RYRecmgFgwFUQ_nQb8Pdnxi63Q2nws5adTnAMXm5nnASFZL26Uib9fYMpl9KWK55UzDYuzB8ylwiOAzlyhvQW8ouEvPA/s1600/20.jpg" height="132" width="200" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZEuImbRdllDcHlo9fFIbsDSV0Yi-3UPPVlDpmvz6FXo3C5upHGfNtIRCURdUVFlFXsTbQi3lxUfrXGdJby4v0DjJGUvkFazmQCgp3mqDhMxiMb-aW4GQkxD87c_M9ZqyYC-_dxhFVUpM/s1600/14.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIpOwTFy4g4xQkxCgcZoehpUaxaLaYn9VBYkEhH7vKwY4LCi3sdgWC6PBh4OmBQ3CQZGfRPwSk9AoQkaXovm8EvbKU5V6iUH7wtekv3eNA_cjzW2nGXICZJIGNwje4yAyUjCXLPYMmzpI/s1600/16.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIpOwTFy4g4xQkxCgcZoehpUaxaLaYn9VBYkEhH7vKwY4LCi3sdgWC6PBh4OmBQ3CQZGfRPwSk9AoQkaXovm8EvbKU5V6iUH7wtekv3eNA_cjzW2nGXICZJIGNwje4yAyUjCXLPYMmzpI/s1600/16.jpg" height="132" width="200" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br />
Gerze pazarında köylülerin çam mantarı sattığına rastlarsınız. Ancak bu mantar zakkum türünden ağu ağacının altında yetiştiğinde zehirli oluyor. Mantarı toplayan kişinin bu bilgiyi bilmesi önemli veya aşağı köylerden biri satıyorsa sıkıntı yok çünkü ağu ağaçları yukarı köylerde oluyor.<br />
<br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo0nVqOCpfjgCnSKiOUet2GC_0KdN5BdowlDgRxJfPl116Xf3TKz_4aAsGIK70rFAHqG3puGZfiExFqIxXJPFvHq6bho7ixaFT8thmmU9A1DLAhwF_WbbgfmJzNoHNV7t_m8PJKiPtLAI/s1600/18.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo0nVqOCpfjgCnSKiOUet2GC_0KdN5BdowlDgRxJfPl116Xf3TKz_4aAsGIK70rFAHqG3puGZfiExFqIxXJPFvHq6bho7ixaFT8thmmU9A1DLAhwF_WbbgfmJzNoHNV7t_m8PJKiPtLAI/s1600/18.jpg" height="132" width="200" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVLZnEibLYe1fO5kQMCtZIi9Tabgy1qgG5iGBAfHr8ioRELdVpfhTEXCBr-QWHuIm4U1n3p8KBMbdGoOXI-q5BzxDnxoldfG7qWQ0WljSra8m6N3bIwiMYfh7cvT06x-m4sW9bCQ9z6ak/s1600/19.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVLZnEibLYe1fO5kQMCtZIi9Tabgy1qgG5iGBAfHr8ioRELdVpfhTEXCBr-QWHuIm4U1n3p8KBMbdGoOXI-q5BzxDnxoldfG7qWQ0WljSra8m6N3bIwiMYfh7cvT06x-m4sW9bCQ9z6ak/s1600/19.jpg" height="132" width="200" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<div class="" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuBZHnkFYyWO93bnZ2Q_4n-4nrYuA3aQCS62PYWJweIzeBbf_msXPbQmISCeOFfncV74dqon75qzAVNmIzwW1tUOUwhNd_J4OCfyVTjYAUPJcrMQe4pY8LSGSDpqYEE6E9T7xlrwFT3WY/s1600/9.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuBZHnkFYyWO93bnZ2Q_4n-4nrYuA3aQCS62PYWJweIzeBbf_msXPbQmISCeOFfncV74dqon75qzAVNmIzwW1tUOUwhNd_J4OCfyVTjYAUPJcrMQe4pY8LSGSDpqYEE6E9T7xlrwFT3WY/s1600/9.jpg" height="212" width="320" /></a> Tipik Gerze köy evi. Alt katı taş örme veya uzun ağaçların geçme yöntemi ile birbirine oturtulması şeklinde yapılıyor. Bu kat genellikle ahır, samanlık veya ambar olarak kullanılır. Benim kendi anneanne ve dedemin evinde bu 3 özellik için de kullanılırdı. Anneannemin mutfağın altına denk gelen ahırdaki ineği ile konuştuğunu hatırladım. Ben de yere yatar tahtaların aralarından aşağıdaki ineği gözlerdim. İkinci katın duvarları uzun kalasların yine geçme yöntemi ile birbirlerine oturtulması yöntemi ile yapılır. Genelde bütün odalar bir salona açılır. Bu salona hayat denir. </div>
<div class="" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Yaşam mutfaklı odada geçer. Mutfak dediğimiz en fazla 1,5 metrelik bir tezgah, tezgahın yan tarafında şimdi şömine dediğimiz türden bir ocak bulunur. Odanın ortasında da bir kuzine yakılır. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Fotoğraflarını çektiğimiz evlerin çatıları aynı değirmenlerde olduğu gibi düz, kapak taşlarla kaplanmış. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgToGt2P_D3hjee2vOBuSq1qtN9qcnv27Ix6dOSEPiiVBzLx9htaVS3l0HFTcM1K-7hKvOyyR54puOWlZWdGSAZr9pKeDpUfvYboMGLtMT9d7-4qFGUGrjhvClfc7FjgHeoXKpiZtewvcU/s1600/20141010_102552.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgToGt2P_D3hjee2vOBuSq1qtN9qcnv27Ix6dOSEPiiVBzLx9htaVS3l0HFTcM1K-7hKvOyyR54puOWlZWdGSAZr9pKeDpUfvYboMGLtMT9d7-4qFGUGrjhvClfc7FjgHeoXKpiZtewvcU/s1600/20141010_102552.jpg" height="300" width="400" /></a> İşte bu tabure beni benden aldı. El yapımı, geçme, Köşeler bükülerek yapılmış. küçük bir bağın kenarında bulduk. Bağın sahibi yorulunca oturmak için getirmiş. Dedemin evinde de bir kaç tane bu tabureden olurdu. O zaman çok sıradan bir araçtı bizim için. Tabureyi gördüğüm anda anılarımın içinde buldum kendimi. </div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Son olarak Birol Sazak'dan bahsetmeden olmaz. Birol abi 16 senelik dağcı. Bursa'da başlamış. 2,5 senedir memleketi Gerze'de ve kesin dönüş yapmış. Gerdak'ı kurmuş, halen de başkanlığını yapıyor. Gerze köylerini karış karış biliyor. Bitkilerle ilgili bilgilerine de hayran kalmamak mümkün değil. Her hafta bir faaliyet mutlaka yapıyorlar. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Kendisine rehberliği için ve Gerze'de dağcılığı başlattığı için çok teşekkür ediyorum. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Sarımsaklı yürüyüşümüzün daha fazla fotoğrafını görmek için <a href="https://www.facebook.com/media/set/?set=a.355752991265601.1073741928.130506090456960&type=1">https://www.facebook.com/media/set/?set=a.355752991265601.1073741928.130506090456960&type=1</a> linkine bakabilirsiniz.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiT1JKduK-MBXyVWYg63vo3KJ-pomypKllC7dcxLbcWhe1FuH4QpRSdOkP0zdLzOeTh2ZwLPe4SJSV-4Gm7WePYTIIPICVYTWWAzomdok4AtFH6X23IwsTTB9p0g9sQ7Y4mA-BtDWeO6_U/s1600/20141010_161827.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiT1JKduK-MBXyVWYg63vo3KJ-pomypKllC7dcxLbcWhe1FuH4QpRSdOkP0zdLzOeTh2ZwLPe4SJSV-4Gm7WePYTIIPICVYTWWAzomdok4AtFH6X23IwsTTB9p0g9sQ7Y4mA-BtDWeO6_U/s1600/20141010_161827.jpg" height="240" width="320" /></a> </div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpw7-DouAaVBMjhSxmP5JFml_iOUaNm8cFg29m8QXYHtXpRlJinJByPc8p5mzT2JuWjpo0lr9WJuvymM-hUjP6qJXH4_2rhC1FLUjzAPGkg-RLvXPmQY7gEn2L4NW_HCaWBbsPyCi-KkE/s1600/21.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpw7-DouAaVBMjhSxmP5JFml_iOUaNm8cFg29m8QXYHtXpRlJinJByPc8p5mzT2JuWjpo0lr9WJuvymM-hUjP6qJXH4_2rhC1FLUjzAPGkg-RLvXPmQY7gEn2L4NW_HCaWBbsPyCi-KkE/s1600/21.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Sevgiler.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
12.10.2014 </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
U.Cengizhan Kaptan</div>
<br />
<!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2F4.bp.blogspot.com%2F-kdfdYjM0cag%2FVDmee3KjuoI%2FAAAAAAAAAJk%2F3vQdyVoPx4M%2Fs1600%2F3.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgtH353rS-inlZATc9u4lCtQzVe1mKp2PW5rZy4JHg2uHxQ98nw6h1XExO6AXuLqQXPFe8BlbfUl-umrY40xWUytFgc988Hbm1mI6VaxsUWstTqgYG3m2Ma7A5FYXAafaM6ypo0lYNsCc/s1600/3.jpg" -->babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-52209066457446609722014-03-27T16:28:00.001-07:002014-10-16T03:31:08.296-07:00E Be Peri Kızı<div class="MsoNormal">
<b>E be peri kızı... <o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
Bu şehirin günlük akışı kalp atışı gibi geldi bana hep.
Sabah pompalar bizi işlerimize, sonra toplar. Pump... sabah kalk, hızlı ol. Üst
baş. Şık görünmelisin bugün... Toplantı var. İlk imaj önemli. Kahvaltı, çabuk
yahu çabuk. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Arabayla mı gitsem bugün. O maile cevap verdim miydi? Dur
yolda bakayım... <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Git, git, git... <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Koş, koş, koş...<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Gel, gel, gel...<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yaz, çiz, hesapla... <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yetişmedi ya işler, yolda baksam. Birazda yarına kalsa. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Koş koş koş. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ye ye ye<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İzle izle izle<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
E bu çocuk da büyümüş baya. Ne zaman büyüdü la. Yarına
teklif vardı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yat yat yat<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
.................<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
1 milyon meslek. Hangisi daha kutsal. Trendler var
biliyorum. Benim zamanımda bilgisayar mühendisliği zirve yapmıştı da rüzgarına
kapılmıştım ya... Yok ama, benim için en kutsal meslek şu anda sokak
çalgıcılığı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu acımasız, mazoşist kalp atışlarının içinde bir an olsun
hapşırma etkisi yaratıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İkidir metrobüse binen boşnak göçmeni görünüşlü bir anne kız
var. Beni benden alıyorlar. Günümün en mutlu anlarını yaratıyorlar. Anne biner
binmez akordeonunu çıkarıyor. 5-6 yaşlarındaki dünyalar güzeli pırasa saçlı kız
elinde plastik pepe bardağı ile para topluyor. 2 durak arası sürede, sabah
sabah meymenet eksikli yüzlerimize tebessüm yerleştirip gidiyorlar. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İkidir ayrılırken arkalarından “E be peri kızı, uyandırma
bizi şu rüyadan” diyorum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bir gün söz. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Alacağım kahvemi, bağdaş kurup oturacağım bir metro
çalgıcısının yanına. Tüm konserini dinleyeceğim. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sonra bir pump...<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Arkamdan basınçlı kalabalık hızı beni alıp götürmesin diye
sıkı sıkı tutunacağım metronun iç çeperine. Sonra biri de bana tutunsa. Sonra
başkaları da onlara...Tıkasak şöyle bir ana arteri. Sonra belediye gelip bize
by-pass yapar mı acaba ? <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
E be peri kızı. İnme şu otobüsten. Salma beni böyle
düşüncelere.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sevgiler</div>
<div class="MsoNormal">
Cengizhan Kaptan</div>
<div class="MsoNormal">
20.03.2014</div>
babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-51544117487855400352014-03-27T14:11:00.000-07:002014-10-16T03:31:17.253-07:00Kısmet<div class="MsoNormal">
<b>Kısmet</b><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
2000 yılı Eylül ayı... Üniversiteye girdim
ama şaşkınlığımı üstümden de atamamışım. Bir sene daha hazırlanayım falan
derken kendimi son an kararıyla Bahçeşehir Üniversitesi'nde buldum. 2 haftada
İstanbul'a yerleştim. Evde televizyonum falan da yok. Kitap, gazete vakit
öldürüyorum. Kayıt olurken elimize bir kağıt tutuşturdular "Oryantasyon
haftası programı". Oryante olmak ne demek onu da bilmiyorum. Merakla
bekledim o Pazartesi'yi. Ne yapacaklar bize okulda, oryantasyon ne demek. Bir
anda oryantaller çıkıp göbek atmaya mı başlayacak ( o ara bu espriyi yapıyorduk
) falan bir sürü şey.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
9 Ekim 2000 Pazartesi sabahı 10:00 da
program başlayacaktı, tam zamanında gittim. Bahçeşehir'deki ilk binamızda (şu
anda Bahçeşehir Fen-Tek lisesi olarak hizmet veriyor), giriş kapısından girip
soldaki merdivenleri inince şimdi sanıyorum laboratuvar olan yerde boş bir mekan
vardı. Burada kulüpler masalarını kurmuşlar, biraz kurabiye, kola, çay... hadi
tanışın, kaynaşın alanı oluşturmuşlardı. Kendimi ortama çok yabancı
hissettiğimden bir kenara çekildim, benim gibi yalnızlık hissettiğini fark
ettiğim biri ile muhabbet etmeye başladık. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Saat 11:15 suları... Kapıdan içeri biri
girdi. Alan giriş kapısından aşağıda, güneş de arkadan vuruyor. Çok hoş bir
silüet gördüm. Yaklaştıkça daha da netleşmeye başladı. O zaman kısa kızıl saçlı
kızlar favorim. Bu arkadaşın da tesadüfe bakın ki saçları kısa ve kızıl. Gül
kurusu polar vardı sırtında. Saçlarını yandan jöle ile ayırmış, biraz dağıtmış.
Bakışlar karşıda, incecik yay kaşları çatılı. Allah bilir aklında ne vardı. Ben
dahil kimse umrunda değil. Çevreye bakmamasından aldığım cesaretle doya doya
baktım. Kalabalığın içine incecik bedeni ve kararlı adımlarıyla girdi, yarım
adım önümden geçti gitti. Rüzgarından kokusunu çektim. Zihnimden gitmese keşke.
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Nereye gittiğini biliyordu. Anlaşılan
bizim gibi yabancı değil, üst sınıflardan olmalı. Tüm samimiyetimle söylüyorum,
bana çok uzak biri olduğunu hissettiğim o anda aklımdan şu sözler geçmişti
" bu kız, benim kız arkadaşım olsa başka hiçbir şey istemem herhalde
"... Ne bir kelime eksik, ne fazla.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
13 Yıl sonra<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Tarih 9 Ekim 2013... <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu akşam 18.00 civarlarında evde
olacağım. 3,5 yaşındaki oğlum Alp ile oyun oynayacağız, yorgunsam belki bir
çizgi film izleyeceğiz. O sırada kapımız açılacak ve içeri 2000 yılında
üniversitenin kapısında gördüğüm kız girecek. Oğlum anne diye koşarak boynuna
atlayacak. Ben de Alp'in peşinden ağır ağır yürüyüp hoş geldin diyeceğim. Sağ
yanağına da bir öpücük. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Tanrı bazen bir kapı açıp o an dilediğin
her şeyi kabul ediyor. O an başka bir şeyi diler miydim? Kendime çok sordum bu
soruyu. Bu soruyu burada cevaplamak samimi gelmiyor bana ama şunu ifade
edebilirim ben o anı her düşündüğümde kısmetimi çağırdığımı hissederim. Hayatımda
yaptığım en güzel şeydi. Tanrı ile en somut ilişkim budur. Şu anda bu yazıyı
yazarken, zihnimi zorlayıp o ana gidiyorum ve aynı heğecanı hissediyorum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ben ona her baktığımda o günkü kızı
görüyorum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Güzel sevgilim, kıymetli eşim, dostum
Selvi'ye...<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sevgiler<o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Cengizhan Kaptan</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
09.10.2013</div>
babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3718316773166281056.post-52794995146831829942014-03-27T08:59:00.001-07:002014-10-16T03:31:24.863-07:00Düzen<div class="MsoNormal">
<b>Düzen </b><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
Bir varmış bir yokmuş. Uzak diyarların
birinde yemyeşil ormanların içinde, suyu bol, tarihi zengin kocaman bir bahçe
varmış. Bahçenin ortasında da kocaman taştan bir saray varmış. Saray dillere
destan yapısı ve ihtişamıyla dünyaya ün salmış. Sarayda ne zaman yeni bir prens
doğsa duvarlardan taşları koparır yeni ekleme odalar yaparlarmış. Tabi sarayın misafiri de hiç eksik olmazmış. Her
gelen bir yerinden bir taş koparır cebine atar, bu küçük hırsızlıkların da cefasını içinde
yaşayan insanlar çekermiş. Zaman içinde o kadar çok taş çalınmış ki saray artık ayakta duramaz hale gelmiş. İçinde
yaşayan insanlar da sarayın orasını burasını tamir etmekten çok yorulmuşlar. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu sırada, sarayda yaşayan güvenlik
görevlilerinin haşarı, ele avuca sığmaz bir oğulları varmış. Herkes, onun
ataları gibi asker olacağını zannetse de o hep mimar olmak istermiş. Bunu
başkalarına söylediği vakit, sarayımız o kadar güzeldir ki bizim hiç bir zaman
mimara ihtiyacımız olmayacak der hemen yanlarından kovarlarmış. Bu çocuk
içindeki gizli mimarlık sevdasına engel olamaz sarayın kütüphanesine gider
gizli gizli mimarlık kitapları okur, çizimler yaparmış.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bir gün bakmış ki çevre ormanlardan oluk
oluk davetsiz misafir geliyor. Ceplerine sarayın duvarlarından kopardıkları
taşları doldurup doldurup gidiyorlar. Çocuk hemen sarayın güvenlik
görevlilerine haber vermek istemiş ama ne görsün, kimi bu davetsiz misafirler
gibi ceplerini dolduruyor, kimi misafirlere yardım ediyor, kimi uyuya kalmış,
bir kısım güvenliğin de elini kolunu bağlamışlar. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Anlamış ki bu güvenlikle sarayı
kurtaramayacak, hemen sarayda yaşayan ahaliyi toplamış çevresine ve iş
başa düştü arkadaşlar demiş. Önce eli kolu bağlı güvenliği kurtaracağız sonra da hep
birlikte bu misafirlere çıkış kapısını göstereceğiz. Saray ahalisi yıllardır
birlikte yaşamanın verdiği birlik hissi ile canlarını dişlerine takmışlar. Kah
dövüşmüşler, kah konuşmuşlar, pazarlık etmişler misafirleri en azından bahçeye
çıkmak için ikna etmişler. Ama misafirler bahçeden daha ileri gitmek istememiş.
Saray yıkıldı yıkılacakmış. Misafirler saray yıkılsın da kalan taşları
yağmalayıp götürelim diye ellerini ovuştura ovuştura bekliyorlarmış. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Misafirler bahçede beklerken, çocuk saray
halkını iknaya koyulmuş. Gelin bu sarayı yıkalım yerine daha sağlam bir bina
yapalım demiş. Ama saray halkı eski saraylarından vazgeçmek istememiş. Ahali
saraylarına hiç dışarıdan bakmadığı için sarayın yıkıldı yıkılacak olduğunun
farkına değilmiş. Üstelik ne kadar eskimiş olsa da saraylarının dünyaya saldığı
bu ün gururlarını o kadar çok okşuyormuş ki bu ünü bir anıya çevirmek
istemiyorlarmış.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
En sonunda Çocuk sarayın hepsini
kaybetmektense kurtarabildiğine razı olmuş. İkna olmayan halkı da sarayın
taşları altında bırakıp son darbeyi vurmuş ve sarayı yıkmış. Yıllardır yaptığı
çizimleri çıkarıp yeni mimariye uygun bir bina yapmaya koyulmuş. Halk el
birliği ile eski sarayın kanlı taşlarından güzel duvarlar örmeye başlamış, başlamış
başlamasına da bu sırada Çocuk olmuş Adam. Adamın kötü alışkanlıkları oluşmuş. Daha ilk duvarlar örülürken bu alışkanlıklar yüzünden hasta olmuş. Halka mimarlar yetiştirmelerini
vasiyet etmiş ve ölmüş. Adam bu kötü alışkanlıkların kendinden başkasına zararı dokunmaz zannedermiş ama aslında saraylılara en büyük kötülüğü etmiş çünkü öldüğünde halkın içinde bu yapıyı devam ettirebilecek hiç mimar yokmuş. Adamın
bıraktığı çizimleri de bu yüzden anlamamışlar. </div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yapıyı ne zaman, nasıl bitireceklerini bilemedikleri için yapıya
değil yaşadıkları sisteme bir isim vermişler. Bu yeni sistemin adı Düzenmiş.
Bir de bir yönetici gerekli olduğundan mutlaka aralarında bir düzen başı seçerlermiş.
Düzen başı, Büyük mimarın eserini kaldıkları yerden devam edecekleri vaatleri
ile seçilir ama sadece duvar ördürürmüş. Artık yaptıkları tek şey duvar
örmekmiş, nasıl olduğuna bakmadan sadece duvar örmek. Birbirlerinin alanına
girdikleri zaman, duvarları kesiştiği zaman kavga eder kim güçlüyse o devam
edermiş. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Eski yapıdan kalan taşlar hep farklı
farklı kültürlerdenmiş. Öyle ilginç bir mozaik çıkmışki ortaya, batıdan baksan
romanın sütunlarını görürmüşsün, kuzeyden baksan kerpiç duvarları...Güneyden
baksan kanlı tuğlaları görürmüşsün, doğudan baksan dört nala bozkırlarını. Ama
bir ortak özelliği varmış ki nereden bakarsan bak hep hayal kırıklığı ve göz
yaşı varmış. Herkesin yüzü kendi duvarına dönük olduğundan kimse diğerinin ne
sıkıntısı olduğunu görmezmiş.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Derken bir gün bir çocuk peyda olmuş.
Öylece yere bakıyormuş. Demiş ki ayaklarımın altındaki toprak bir gün sana
varacağım. Sonra başını kaldırmış gök yüzü, bak yaşıyorum, ciğerlerimde nefes,
soluyorum. Aslında yaşam bu duvarların arasında değil, yukarısı ile aşağısı
arasında demiş. Çevresine bakmış herkes kavga gürültü kendi duvarı ile
uğraşıyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sonra gök yüzünden mavi bir kuş süzülmüş
gelmiş. Çocukla göz göze gelmişler. Kuş çok şaşırmış "ben hep buralarda
uçarım, hiç kimseyle göz göze gelmemiştim daha önce" demiş. "Hadi atla
sırtıma birlikte uçalım." Uçmuşlar, uçmuşlar, uçmuşlar... Çocuk gök
yüzünden bakınca dünyanın artık çok değiştiğini görmüş. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Onu gören diğer çocuklar başka mavi
kuşların sırtına atlayıp uçmaya başlamışlar. Anne babaları farkına varmadan
Düzen'in yeni çocukları özgürlüğü keşfetmişler. Bu durum Düzen Başı'nı çok
rahatsız etmiş. Düzenliler çocukları ile Düzen Başının arasında kalmış. Düzen
başı "bu kuşlar devamlı üstümüze başımıza kaka yapıyorlar, hemen çatımızı
kapatmalıyız. Bu Düzen böyle devam ederse hastalıktan kırılacağız" demiş,
Düzenliler'in içini korku sarmış. Ama çocuklar gökyüzünde oldukları için Düzen
Başını sesi çocuklara yetişmiyormuş. Bu yüzden Düzen'in yeni çocukları korku
nedir bilmiyorlarmış. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bakalım hikayemiz nasıl bitecek :)<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sevgiler<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Cengizhan Kaptan<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
27.03.2014</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></div>
babakaptanhttp://www.blogger.com/profile/01648766963026357527noreply@blogger.com0